Nörogelişimsel Hastalıkları Oluşturabilecek Mekanik Etkiler İncelenmelidir. Kafa Tabanı, Atlas ve Axis İlişkisi
Nörogelişimsel Hastalıklarda Olası Mekanik Etkiler İncelenmelidir: Kafa Tabanı, Atlas ve Axis İlişkisi
Kafa tabanı, atlas (C1) ve axis (C2) adı verilen iki servikal omurga ile devam eder. Bu bölge çok önemli yapıları içerir. Bu bölgenin majör travmalarına ait bozukluklar yangın bilinse de bu bölgeye yönelik mikrotravmalar çoğunlukla nonspesifik bulgular oluşturduğu için çoğunlukla gözardı edilmektedir.
Herhangibir mikrotravma neticesinde atlas (C1) ve axis (C2), konumları ve hareket aralıkları nedeniyle yanlış hizalanmaya karşı savunmasızdır. Bebeğin henüz boyun kasları yeterince gelişmediği için düşme, boyun traksiyonu gibi küçük etkiler olsalar bile C1 ve C2 servikal omurga etkilenip yanlış hizalanma olabilir.
C1 ve C2 servikal omuru beyin sapını korur, bu nedenle bir yanlış hizalama bu bölgenin ligamanlarını etkileyebilir. Ligamanlar otonom sinir sistemi ve reseptörler yönünden çok zengindir. Bu, vücudun çevresindeki konumuyla ilgili olarak beyne uygunsuz sinyaller gönderilmesine neden olabilir. Bu olduğunda birçok patoloji ortaya çıkar. Ayrıca bu tarz bir subluksasyon bu alana yakın olan vagus, glossofaringus, aksesuar ve trigeminal kranial sinirleri ile superior servikal sempatik gangliyonu olumsuz etkiler.
C1 ve C2'nin subluksasyonu, oksijen sapması ve beyne beslenme temini ve BOS dolaşımının bozulması ile beyin sapı üzerinde baskı oluşturur. Bu durum henüz gelişim evresinde olan çocuk beyninde birçok kraniyal ve nörolojik arızalara neden olur.
Bu durumların tanınması ve tedavi edilmesi çocuk beyin gelişimi için önemlidir.
Nörogelişimsel Hastalıklarda Bütüncül Tedavilerde Neler Yapılabilir
Nörogelişimsel Hastalıklarda Bütüncül Tedavilerde Neler Yapılabilir?
Nörogelişimsel hastalıkların sağaltımında bütüncül tıp dinamiklerini kullanıyoruz. Bunlar arasında fonksiyonel tıp, regülasyon tıbbı, osteopati, aromaterapi, müzik terapi, renk terapisi, fotobiyomodülasyon, ortomoleküler tıp, ozon, fonksiyonel çene ortopedisi, uygulamalı kinezyoloji…. gibi yöntemler mevcuttur.
Bütüncül tedavilerdeki ana amaç beyindeki nöroenflamasyonun azaltılmasıdır. Bunun için:
1) Öncelikle gıda duyarlılık testi yapılır ve diyetinden duyarlı olduğu besinler çıkartılır. Yerine yeterli miktarda çocuğun duyarlı olmadığı başka besinler konulur.
2) Ağır metal düzeyi ölçülür ve yüklenme bulguları varsa şelasyon yapılır.
3) Yeterli vitamin, mineral ve oksijen desteği sağlanır.
4) Detoksifikasyon yetersizliği saptanırsa mitokondri destekleri verilir.
5) Sızdıran bağırsak sendromu tedavi edilir.
6) Bağırsak flora bozukluğu, kandidiyazis ve parazitoz saptanması halinde bu bulgular tedavi edilir. Böylece karaciğere geçen toksik yük azaltılır. Bu beyin sağlığı için oldukça önemlidir.
7) Bağırsak sağlığını optimize etmek için rektal ozon kullanılabilir.
8) Beynin dolaşımını düzenlemek için soft laser desteği le otonom sinir sistemi regüle edilir.
9) Enflamasyonu (yangıyı) azaltacak ve bağışıklığı dengeleyecek gıda takviyeleri verilir.
10) Ağız-diş-çene kompleksi problemlerinde fonksiyonel diş hekimi ile senkronize çalışılır. Ağız içi kullanılan apereyler ile beyne, doğru stimulus sağlanır. Bu apereyler çene eklemi ve C2 bağlantısını düzenlediği için omurga sağlığı korunur.
11) Osteopatik anlayışla incelendiğinde C1/C2 disfonksiyonları tespit edilirse uygun manevralar ile söz konusu alanların açılanması düzenlenir. Kafa tabanı problemleri sanıldığının aksine çok yaygındır.
12) Günümüzde geçirilmiş cerrahilere bağlı bozucu alanlar erişkinler kadar çocukluk dönemini de etkileyebiliyor. Örneğin, bağırsak operasyonu olmak zorunda olan bir çocukta başarılı bir cerrahi yapılsa da operasyona bağlı skara bağlı olarak, bağırsak sağlığı fonksiyonel anlamda bozulabilir. Bu durum bozucu odak/alan kavramı ile açıklanır. Özellikle operasyon sonrasında görülen gelişim bozukluğu bize bozucu odak/alan düşündürmelidir. Bu, bir tamamlayıcı tıp disiplini olan regülasyon tıbbı uygulayıcılarının, yaygın karşılaştığı durumlar içerisindedir. Skara yapılacak nöralterapi seansları ile bağırsağın segmental uyarımı düzenlenebilir ve bağırsak fonksiyonel sağlığına kavuşabilir. Unutmayın, İyi bir beyin sağlığı, iyi bir bağırsak sağlığına bağlıdır.
Nörogelişimsel Hastalıklara Bütünsel Yaklaşım Nasıl Olmalıdır
Nörogelişimsel Hastalıklara Bütünsel Yaklaşım Nasıl Olmalıdır?
Nörogelişimsel hastalıklarda (otizm, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, disleksi, Asperger Sendromu, serebral palsi…) bilindiği üzere MR /BT gibi görüntüleme yöntemlerinde ve kan tetkiklerinde genellikle çocukların klinik durumunu açıklayacak bulgulara rastlanmaz. Ancak çocukların beyin fonksiyonları belirgin derecede etkilenmiştir. Bu durum geleneksel tıp yaklaşımı dışında daha geniş persfektifte bütünsel ve fonksiyonel bakış ile ele alınmalıdır.
Bütüncül tıp ve fonksiyonel tıp ekolleri tarafından yapılan araştırmalarda, nörogelişim geriliği yaşayan çocukların beyin fonksiyonlarını bozacak birçok durum saptanmıştır. Bu durumların tespit edilip tedavi edilmesi çocukların beyin sağlığına büyük oranda katkı sunabilir.
Nörogelişimsel Geriliğe Sahip Çocukların Fonksiyonel Beyin Sağlığını Bozan Bir Durum Parazitoz
Nörogelişimsel Geriliğe Sahip Çocukların Fonksiyonel Beyin Sağlığını Bozan Bir Durum: Parazitoz
Parazit enfestasyonları* çoğumuzun düşündüğünden çok daha yaygın olarak görülen ve ciddi sağlık sorunlarına yol açma potansiyeline sahip enfeksiyonlardır. Vücudumuzun içinde veya üstünde, çok farklı ebat ve lokasyonda farklı parazit tipleriyle aynı anda enfekte şekilde yaşıyor olabiliriz.
Parazitleri örneğin, sıtma gibi salt mikroskopla görülebilecek kadar ‘küçük parazitler’ ile yuvarlak ya da yassı bağırsak solucanları (yuvarlak solucan, tenya/şerit..vb) gibi‘büyük parazitler’ şeklinde ikiye ayırabiliriz. Makroparazitler, çıplak gözle görülebildikleri gibi oldukça büyük boyutlara da ulaşabilmektedir.
İçimizde taşıdığımız ‘parazitler sadece bağırsakta bulunur’ gibi genel kanı var, oysa akciğerlerde, karaciğerde, kaslarda, midede, safra kesesinde, beyinde, kanda, ciltte, eklemlerde de olabilir.
Parazitlerce oluşturulan (aralarında amonyak ve psikoaktif maddeler de olmak üzere) toksik atıklar, vücudunun detoks organları üzerinde yük oluşturur. Ayrıca bazı parazit türleri B12 ve demir eksikliğine neden olur. Bu ve bunun gibi sebepler beynin fonksiyonel sağlığı üzerine olumsuz etki yapar.
Parazitler vücudumuzda ‘asemptomatik’ dediğimiz şekilde herhangi bir belirti vermeden bulunabileceği gibi semptomatik de olabilirler. Yetişkinlerde çoğu kez belirtisiz seyrelttiğini gördüğümüz paraziter enfestasyonlar, çocuklarda ekseriya belirtili seyreder. Özellikle sızıntılı bağırsak sendromuna sahip nörogelişimsel geriliği olan çocuklarda parazitin tetiklediği nöropsikolojik şikayetler daha yoğun gözlenir. Sık izlenen bulgular şöyledir.
-İştah kaybı
-kaygı bozukluğu
-bruksizm (genellikle gece uykusunda, bazen de uyanıkken ama bilinçsizce diş gıcırdatma)
-kramp
-ishal ve ardından görülen kabızlık şeklinde süregiden dışkılama döngüsü
-sterotipiler (aşırı el-kol çırpma hareketleri)
-büyüme geriliği
-baş ağrıları
-kilo alamama ve kilo kaybı
-makatta kaşınma/yanma
-çocuğun makata el atıp kaşıması
-burun kaşıntısı ve/veya anal ürtiker
-gerginlik, asabiyet ve tedirginlik hali,
-burun karıştırma
-OKB (obsesifkompulsif bozukluk)
-aşırı kızgınlık ve öfke
-kakasıyla oynama-nedensiz gülme ve kahkahalar veya ağlama
-yersiz anlamsız sesler çıkarma, birtakım ses efektleri üretip tekrarlama, bağırma,çığlık atma
-ekolali (duyduğu sesleri tekrar etme) şeklinde kendini gösteren sözlü davranışlar bulunabilir.
Parazitoz tanısı gaita tahlili ile konulabilir. Fakat testin negatif olması tanıyı dışlamaz. Vega test gibi biyoinformatif yöntemler ile vücudun parazit yükü gösterebilir.
Nörogelişim geriliğine sahip çocuklarda parazit enfestasyonlarının tedavi edilmesiyle özellikle vücudun toksik yükü azaltılmış olur ve fonksiyonel beyin sağlığı desteklenmiş olur.
*Not: Enfestasyon, parazitin yaptığı enfeksiyonlar için kullanılan bir terimdir.
Nörogelişimsel Geriliğe Sahip Çocukların Fonksiyonel Beyin Sağlığını Bozan Bir Durum Disbiyozis Ve Kandidiyazis
Nörogelişimsel Geriliğe Sahip Çocukların Fonksiyonel Beyin Sağlığını Bozan Bir Durum: Disbiyozis ve Kandidiyazis
Bağırsak florasının(bağırsaktaki yararlı bakteriler) dengesinin bozulması DİSBİYOZİS olarak adlandırılır. Normal bir kişinin bağırsağında patojenitesi düşük olan hastalık yapıcı mikroorganizmaların sayısı artınca hastalık yapmaya başlarlar.
Zararlı bakteri ve mantarların çıkardığı toksinler otizmli ve diğer hastalarınmental fonksiyonlarında ve davranışlarında bozukluklara (dalgınlık, hiperaktivite, dikkat dağınıklığı, laterji, başağrısı, depresyon, huzursuzluk ve saldırganlık gibi belirtilere) yol açar. Mesela clostridium isimli bakteri enfeksiyonu olanlarda kızgınlık ve eşyaları kırmak gibi şiddet içeren belirtiler olabilir.
Candida albikans adı verilen (pamukçuk mantarı) normalde ağızdan başlatarak tüm sindirim sistemi boyunca küçük koloniler halinde bulunur. İnsanın bağışıklık sistemi ve bağırsak florası(bağırsaktaki yararlı bakteriler) candida isimli mantarın aşırı çoğalmasını engeller.
Tıp dünyasında bu mantarın ağızda ve vajinada aşırı üremesiyle oluşan hastalıklar olan, ağız kandidiyazisi (pamukçuk) ve vajinal kandiyazis bilinen bir durumdur. Son yıllarda KANDİDİYAZİS’in (kandida enfeksiyonunun) sadece vajinit ve pamukçuğa neden olmadığı, bu mantardan çıkan zehirli maddelerin bağışıklık sistemini bozarak beyinde ve diğer organlarda hasara yol açtığı anlaşılmaya başlanmıştır. Bu bağlamda kandidaların otizm ve diğer nöropsikiyatrik hastalıkların temel nedenlerinden biri olduğu da ortaya konmuştur. Kandida enfeksiyonlarının kontrol altına alınmasıyla birlikte otizmli çocukların belirtilerinde belirgin düzelme sağlanabilmektedir.
Mantarlar bağırsak kıvrımlarına gizlenerek anti-mantar ilaçların etkisinden korunabilirler. Bağırsak duvarına yapışan mantarlar çıkardıkları enzimlerle bağırsak duvarının geçirgenliğini arttırılar. Mantarlar doğrudan kendileri otizme neden olurlar, ama daha çok görülen şekli mevcut otizm tablosunun mantarlar ile daha da ağırlaşmasıdır.
Kandidiyazis enfeksiyonu olan hastalarda sersemlik, uygunsuz biçimde gülme, hiperaktivite ve sterotipik hareketler görülür. Kandidiyazise bağlı diğer yakınmalar arasında, yaygın vücut ve eklem ağrıları, başağrıları, baş dönmeleri, halsizlik, isteksizlik, uyku bozuklukları, yorgunluk, unutkanlık, depresyon, mizaç değişiklikleri, görme sorunları, şişkinlik, kabızlık, kokulara karşı hassasiyet, kronik sinüzit, geniz akıntısı, egzema, alerji ve astım benzeri yakınmalar bulunur.
Klinik bulguların varlığı ve Vega test ile kandidiyazis tanısı konulabilir.
Nörogelişimsel Geriliğe Sahip Çocukların Beyin Bağırsak Ekseni Mutlaka Tedavi Edilmelidir
Çoğu doktor bilir ki; otistik çocukların % 95’i bağırsak problemleri yaşar. Karınları şiş ve gaz problemleri vardır. Dr Wakefield otizmi olan çocukları araştırdı ve bağırsaklarında lenfoid hiperplazisi olduğunu buldu. Bulgularına göre otistik çocukların % 90’ının biopsisinde bağırsağın enflamasyon (yangı) kaynağı olduğu ortaya çıktı. Ayrıca otizmli çocukların bağırsaklarda enflamasyon daha şiddetli olarak saptamıştır.
Genetik olarak duyarlı otistik çocukların bağırsakları canlı kızamık aşıları, toksik metaller, aşırı antibiyotik kullanımı, anormal bağırsakflorası ve gıda duyarlılığı/alerjileri gibi birçok nedenden dolayı zarar görmüş durumdadır.
Son yıllarda yapılan çalışmalar göstermiştir ki; beyin ile bağırsak arasında son derece yoğun miktarda bilgi alışverişi mevcuttur. Bu bağlantının büyük bölümü, vücudun en uzun kafa çifti olarak adlandırılan vagus siniri tarafından sağlanır. Yine son yıllarda yapılan çalışmalarda beyinden bağırsağa giden 1 sinyale karşı bağırsaktan beyne 9 sinyal taşınır. Yani bağırsaklarımız beynimize yoğun bilgi gönderir. Hatta son yıllarda moda olan tabir, bağırsaklarımızın duygusal beynimiz olduğu yönündedir.
Bağırsaklarımız aynı zamanda bağışıklık sistemimizin çok önemli bir kısmını içerir. Vücuda giren besin maddesi böylece vücut tarafından algılanmış ve kontrolden geçirilmiş olur.
Bağırsak kendine ait enterik sinir sistemi adı verilen otonom sinir sistemine ait önemli bir sinir sistemine sahiptir. Bu yoğun sinir demetleri içeren ve bağırsak çalışmasını düzenleyen bir yapıdır. Nörogelişim problemi olan çocuklarda dengesiz çalışan otonom sinir sistemi yapısından söz edilebilir.
Nörogelişim bozukluğu olan çocuklarda (otizm, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, tik tourette, disleksi…gibi) beyin tam olgunlaşmadığı için sindirim sistemi de tam olgunlaşmamıştır. Bu grup çocuklarda sindirim sisteminde üç temel işlev bozukluğu vardır.
1) Bu çocuklar yiyecekleri parçalamaya ve sindirmeye kimyasal olarak yardımcı olan mide asidi ve sindirim enzimlerini daha az üretirler.
2) Kas tonusları zayıftır ve yiyeceklerin mekanik olarak parçalanmasına yardımcı olan bağırsak ve mide kasları da az sayıda kasılır
3)Bağırsaklarının ve mide astarlarının dolaşım sistemi kötüdür
Otistik çocukların bağırsaklarındaki bu enflamasyon, beyindeki enflamasyona katkıda bulunur.
Çocuklar büyüdükçe ve sindirim sistemlerine daha fazla ve yeni gıda girdikçe, sindirim sürecini devam ettirmek için daha fazla kan gereklidir. Sindirim sistemi düzgün olgunlaşmıyorsa, bu düzgün bir şekilde gerçekleşmez.
Normalde, mide, en küçük molekülere karşı bile sıkı bir bariyer oluşturan birbirine çok yakın sıralanmış hücrelerle kaplıdır. Bu yapı, mideyi bakteri, virüs, mantar veya parazit gibi istilacılara karşı korur. Bununla birlikte, yetersiz kan akımı, bu hücrelerin bu sıkı bariyer yapısını korumalarını önler.
Düşük kan akımı mideyi yabancı istilacılara karşı daha savunmasız hale getirmekle kalmaz aynı zamanda daha büyük moleküllerin vitamin ve minerallerini serbest bırakmak için parçalanmasından önce kan dolaşımına sızmalarına izin verir. Sonuç olarak besin kaybı olur.
Bağırsaktaki bağışıklık sistemi, beyin enflamasyonuna yol açan toksinler, virüsler, bakteriler ve yiyecek alerjenleri tarafından aktive edilir. Toksik bakteri ve mantarlar ortamı ele geçirir, normal beyin fonksiyonlarını değiştiren bileşikler üretir. Bütün bunlar sistemi aşırı yorar ve beyin bağırsak sistemi arasına kaos yaratır.
Bu kısır döngü, SIZDIRAN BAĞIRSAK SENDROMU olarak bilinir. Sızdıran bağırsakları olan çocuklar, her zaman sağlıklı, besin açısından zengin yese bile besinsel eksikliklere sahip olabilirler. Sızdıran bağırsaklar da gıda hassasiyetlerine neden olabilir.
Bağışıklık sisteminin antikorlarının çoğu (yaklaşık % 60) bağırsağın duvarında bulunur. Şüpheli bir yabancı madde algıladıklarında savunma başlar. Bağırsaktan sızan kısmen sindirilmiş gıdalardan alınan büyük protein molekülleri, tehditkar bakteri, virüs ve mantarlara çok benzer şekilde bağışıklık sistemi onlara da aynı şekilde davranır ve antikorlarla saldırır. Bu yeterince sık olduğunda, vücut proteinlere duyarlı hale gelir ve onlara düşman gibi davranır. Bu kısır döngü nörogelişim geriliği olan çocukların belirli gıdalara karşı hassas olmasıyla sonuçlanır. Beyin balansı sağlandığında gıda duyarlılıkları da kaybolur.
Son söz: Bağırsak enflamasyonunu iyileştirmek, fonskiyonel beyin sağlığı için çok önemlidir.
Gıda duyarlılığı beyni nasıl etkiliyor
Gıda Duyarlılığı Beyni Nasıl Etkiliyor?
Nörogelişimsel hastalığı (otizm, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, disleksi…) olan çocuklara zarar veren gıda duyarlılıkları, birçok ebeveynin aşina olduğu gıda alerjileri değildir. Bu ikisi arasında büyük fark vardır. Birincisi, çocuğunuzun gıda alerjisi olup olmadığını anlamak genellikle zor değildir. Semptomlar derhal veya birkaç saat içinde döküntü, sulanmış gözler, hapşurma veya zor nefes alma şeklinde kendini gösterir. Hayatı tehdit edici anaflaktik şokla bile sonuçlanabilir. Bu, bir çocuğun fıstık yediğinde neredeyse öldüğü alerji türüdür. Bu, çoğu ebeveynin aşina olduğu ve temkinli olduğu alerji türüdür. Bununla birlikte, nörogelişimsel geriliği olan çocukların sadece % 10’nunda bu alerji türü vardır.
Nörogelişim geriliği olan çocukların yaklaşık %80’inin gıda duyarlılıkları vardır. Bu çocuklar fiziksel semptomlarla sonuçlanan alerjik reaksiyon göstermezler. Daha ziyade ortaya çıkması 6-72 saat sürebilen, daha gizli zihinsel ve davranışsa belirtilerle sonuçlanan inflamatuar bir yanıt oluştururlar. Araştırmalar, bu tür gıda duyarlılığı ile beyin balans bozukluğu arasında doğrudan bir ilişki olduğunu doğrulamaktadır.
Alerjilerin bariz ve sıklıkla korkutucu fiziksel semptomlarından farklı olarak, gıda duyarlılıklarının kan testi olmadan tanımlanması zordur. Çünkü semptomlar yavaş yavaş ortaya çıkar. Bu semptomlar bunlarla sınırlı olmamakla birlikte şunlardır:
-Sinirlilik ve ara sıra gelen krizler
-Odaklanamama veya konsantre olamama
-Dürtüsel eylemler
-Agresif davranışlar
-Yorgunluk
-Altını ıslatma
-Kötü rüyalar ve sık uyanma gibi uyku bozuklukları
-Öğrenme güçlükleri
-Hiperaktivite
Bir çocuk hemen hemen her yiyeceğe duyarlı olabilir.Ancak en yaygın duyarlılıklar buğday ürünlerinde bulunan GLUTEN ve süt ürünlerinde bulunan KAZEİN’dir. Gluten ve/veya kazein makarna, pizza, simit, süt, tahıl ve peynirde bulunur.
Gelişen Çocuk Beyni İçin Büyük Tehlike Çevresel Kirleticiler
Gelişen Çocuk Beyni İçin Büyük Tehlike: Çevresel Kirleticiler
Çevresel kimyasallar, dünyadaki çocukların gelişmekte olan zihinleri için öylesine büyük bir tehdittir. Tüm dünyadaki çocukların zekalarını sessizce aşındıran, davranışlarını bozan, gelecekteki başarılarını engelleyen ve toplumlara zarar veren bilinmeyen toksik kimyasallara maruz kalmalarıdır. Klorpirifos ve diğer organofosfatlar; yiyeceklere püskürtülmesiyle yediğimiz gıdalarda, içme suyunun içine sızdıkları için içtiğimiz suda ve havada biriktikleri için soluduğumuz havada bulunur. Polibromludifenil eterler (PBDE'ler); yapı malzemeleri, elektronik, ev mobilyaları ve şilteler, tekstil, otomobil, uçak, plastik, ve atıklar da yaygın olarak kullanılan alevlenmeyi geciktiricilerdir. Poliklorlubifeniller (PCB'ler); yangınları önlemek için ev yalıtımında ve motor soğutma suyunda kullanılır. DDT/DDE; Amerika Birleşik Devletleri'nde yasaklanmış olsa da ithal meyve ve sebzelerin yanı sıra ülke çapında toprak ve suda da bulunabilir. Tetrakloroetilen, kuru temizlemede yaygın kullanılan bir çözücüdür. Toluen;, benzin, naylon, ve plastik yapımında oktan oranlarını arttırmak için kullanılır. Civa, suya ulaşan endüstriyel baca emisyonlarında bulunur. Yediğimiz balıklara geçer. Kurşun, yine de ne kadar maruz kalmanın güvenli olduğu konusunda anlaşmazlık vardır. 1970 yılında, desilitre çizgisi her desilitre kan başına 60 mikrogramda çizildi. Bugün ise desilitrede 10. Manganez, korozyonu önlemek için soda kutuları ve paslanmaz çelik üretiminde kullanılır. Arsenik, bronzlaşmada, piroteknik, ve pestisit üretiminde kullanılır. Etanol, gebelik sırasında alkollü içecek içmenin riski zaten iyi bilinmektedir. Florürün diş çürüklerini önlemede ve iskelet büyümesine yardımcı olsa da mümkün olduğunca uzak durulmalıdır.
Beyin Gelişimi İçin Gerekli Vitamin ve Mineraller
Nörogelişim geriliği bulunan çocukların sindirim sistemi tam fonskiyonel anlamda çalışmaması dolayısıyla yeterli vitamin ve mineral emilimi yapılamaz. Genelde bu çocuklarda vitamin ve mineral desteği gerekir. Aynı zamanda günümüzde tükettiğimiz besinler, topraklarımızdaki kirlilik nedeniyle yeterli oranda besin değerine sahip olamamaktadır. Yani bağırsak yapımız sağlam olsa dahi kaliteli ürün bulmak günümüzde çok zordur.
Beyin için temel vitamin ve mineraller listesi aşağıda verilmiştir. Fakat bu vitaminlerin fazlası toksik olabileceği için doktor kontrolünde kullanılması önerilir.
VİTAMİNLER
A VİTAMİNİ
Beyne faydaları: Beyin hücrelerinin zarlarını korumaya yardımcı olur
İlgili faydalar: Dolaşıma yardımcı olur ve vücutta detoksifikasyonu teşvik eder
Önerilen günlük doz: 10.000 IU
Dikkat: A vitamini yüksek dozlarda toksik olabilir
B VİTAMİNLERİ
Beyne faydaları: Nöronların büyümesi ve stabilitesi için gereklidir. En gerekli dört 4 B vitamini B1, B6, B12 ve folattır.
B1 VİTAMİNİ(TİAMİN)
Beyne faydaları: Beyin ve periferik sinir sistemindeki metabolik süreçler için önemlidir. Ayrıca E ve B6 vitaminlerinin antioksidan gücünü arttırır.
Önerilen günlük doz: 50 ile 100 mg
B3 VİTAMİNİ(NİASİN)
Beyne faydaları:Nörotransmitterlerin üretimine yardımcı olur ve karbonhidratları glikoza dönüştürür. Ayrıca çocuklar üzerinde sakinleştirici bir etkisi vardır.
Önerilen günlük doz: Niasinamid olarak 10 ile 50 mg
B5 VİTAMİNİ (PANTOTENİK ASİT)
Beyne faydaları: Bellek ve otonom sinir sistemi ile ilgili bir nörotransmitter olan asetilkolinin sentezi için kritiktir. Ayrıca omuriliğin etrafında koruyucu bir kılıf oluşturulmasına yardımcı olur.
Önerilen günlük doz: 50 ile 200 mg
Dikkat: Ciddi eksiklik paraliziye neden olur
B6 VİTAMİNİ
Beyne faydaları: Glikojenin beynin tek yakıtı olan glikoza dönüşümüne yardımcı olur. Ayrıca hafızayı da iyileştirir.
İlgili faydalar: Bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olur
Önerilen günlük doz: 50 ile 80 mg
B12 VİTAMİNİ
Beyne faydaları: Belleği iyileştirme ve yaşa bağlı beyin küçülmesinin azaltılmasıyla ilişkilidir. B12'deki bir eksiklik öğrenme güçlüklerine, hafızazayıflığına ve akıl yürütme becerilerinde azalmaya ve davranışsal sempptomlara neden olabilir.
Önerilen günlük doz: Çocuğun yaşına ve büyüklüğüne bağlı olarak 100 ile 1000 mcg
D VİTAMİNİ
Beyne faydaları: Beyin ve merkezi sinir sistemi vitamin D reseptörleri içerir. Bu reseptörler ise nörotransmitter sentezi ve sinir büyümesinde rol oynayan enzimleri aktive veya inaktive eder. Ayrıca nöronların korunmasına yardımcı olur ve enflamsyonu azaltır. Ek düşük D vitamini seviyelerinin zihinsel performansı düşürdüğü bulunmuştur.
Önerilen günlük doz: 600 IU
FOLİK ASİT (FOLAT)
Beyne faydaları: Beyin dolaşımına yardımcı olur. Beyin hücreleri ve sinir dokusu için toksik olan homosisteinin yıkılmasında özellikle yararlıdır. Olumsuz davranışı ve duygusal semptomları azaltmaya yardımcı olur.
Önerilen günlük doz: 500 ile 1000 mcg
C VİTAMİNİ
Beyne faydaları: Asetilkolin, dopamin ve norepinefrin gibi çeşitli nörotransmitterlerin üretimine katkıda bulunur. Bu yüzden beyindeki seviyesi beynin dışındakinin 15 katı daha fazladır. Bir çalışmada, C vitamininin öğrencilerin IQ testlerindeki puanlarını ortalama 5 puan arttırdığı gösterildi.
İlgili faydalar: Çocuğunuzun alerjisi varsa ve soğuk algınlığına eğilimliyse, C vitamini direnci iyileştirmeye yardımcı olabilir. Ayrıca bağışıklık cevabını iyileştirir ve arteryal sağlığı korur. Çoğu çocuk ve yetişkin C vitamini bakımından kronik olarak düşüktür. DEHB olan çocukta C vitamini eksikliği olduğu bulunmuştur.
Önerilen günlük doz: 500 mg
E VİTAMİNİ
Beyne faydaları: Beyin hücrelerini oksidatif hasardan korumaya yardımcı olur. Nöronların gelişimlerini ve fonksiyonlarını destekler ve geliştirir. Çalışmalar, selenyum ile alındığında, E vitaminin ruh halini ve bilişsel fonksiyonlarını iyileştirebileceğini göstermiştir.
İlgili faydalar: Arteriyel sağlığa yardımcı olur
Önerilen günlük doz: 400 IU
Dikkat: E vitamini yağda çözünür olduğundan yüksek dozlarda toksiktir.
MİNERALLER
KALSİYUM
Beyne faydaları:Davranış üzerinde yatıştırıcı etkisi vardır
İlgilifaydalar:Kemik sağlığı için kritik öneme sahiptir
Önerilen günlük doz: 500 mg kalsiyum karbonat sıvısı veya çiğnenebilir tabletler halinde
Dikkat: Çocuğunuz süt ve süt ürünlerinden hoşlanmıyorsa veya süt ürünlerine karşı hassassa kalsiyum takviyesi alması önemlidir. Bununla birlikte, çok fazla kalsiyum diğer minerallerin emilimini azaltabilir.
MAGNEZYUM
Beyne faydaları: Nöronların metabolizmasına yardımcı olur. Çalışmalar magnezyumun DEHB ve otizmli birçok çocuk üzerinde sakinleştirici bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir.
İlgili faydalar: Hiperaktivite, sinirlilik, uyku problemleri, kas seğirmesi ve yatak ıslatmayı azaltmaya yardımcı olabilir.
Önerilen günlük doz: Mg klorür veya mg sitrat olarak 200 ile 600 mg
Dikkat:Çalışmalar, DEHB ve otizmli çocuklarda mg eksikliğinin yaygın olduğunu göstermektedir.
ÇİNKO
Beyne faydaları:Beyin metabolizmasında önemli rol oynar ve serbest radikalleri yok eden bir antioksidan 'zincir reaksiyonu' nun bir parçasıdır. Ek olarak, nöronların gücünü ve dayanıklılığını arttırır ve beyin hücrelerini zararlı bir toksin olan kurşunu beyinden temizlemeye yardımcı olur.
İlgili faydalar:Vücudunmetabolik yollarının çoğunun düzenlenmesine yardımcı olur
Önerilen günlük doz: 10 mg
Dikkat: Çocukların yaklaşık %90'ının çinko RDA'sını tüketmediği tahmin edilmektedir. Bir çocuğun iştah kaybı, yavaş büyüme ve tırnaklarda beyaz lekeler varsa çinko eksikliği olabilir. Bununla birlikte, çok fazla çinko diğer vital minerallerin emilimini azaltabilir.
SELENYUM
Beyne faydaları: Yağların oksidasyonunu önlemeye yardımcı olur. Bu, özellikle beyinde önemlidir çünkü beynin yaklaşık % 60'ı belirli yağlardan oluşur.
İlgili faydalar: Bağışıklık sistemine yardımcı olur ve kan dolaşımını iyileştirir
Önerilen günlük doz: 100 mcg
Dikkat:Yüksek dozlarda toksik olabilir
BAKIR
Beyne faydaları:Nörotransmitterlerin fonksiyonlarına yardımcı olur
İlgilifaydalar:Her hücredeki biyokimyasal reaksiyonlara yardımcı olur
Önerilen günlük doz: 1 ile 2 mg
Dikkat: Aşırı çinko alımı, bakır alımı yetersiz olduğunda bakır eksikliğine neden olabilir
MANGANEZ
Beyne faydaları: Enerji üretiminde rol oynar
İlgili faydalar:Deri, kemik ve kıkırdak oluşumunda ve kan şekeri kontrolünde görev alan çeşitli enzimlerin komponentidir
Önerilen günlük doz: 0.5 ile 1 mg
MOLİBDEN
Beyne faydaları: Bağ dokusu oluşturmak ve beyin ve vücuttan toksinlaeri uzaklaştırmak için enzimleri aktive eder
POTASYUM
Beyne faydaları: Beyin aktivitesini dengelemenin ayrılmaz bir parçasıdır
İlgili faydalar: Kas kasılmasına ve sinir impulslarına yardım eder ve kan basıncını sabit tutmaya yardımcı olur
Dikkat: Kandaki aşırı potasyum seviyeleri normal kalp ve sinir sistemi fonksiyonları engelleyebilir
YAĞ ASİTLERİ: BEYİN BALANS BAĞLANTISI
Yağlar beyin sağlığı için çok önemlidir. Hücre zarları, sinir kılıfları, hormon üretimi, vitamin emilimi ve daha fazlası için yağ gereklidir. Bununla birlikte, çocuklar dahil çoğu insan yemeklerinde çok fazla yağ alır fakat çoğunukla yanlış türde yağ. Düşük seviyelerde esansiyelyağ asiti (YA) ile hem dikkat eksiklii ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) hem de otizm sıklığı arasında bir bağlantı olduğuna dair kanıtlar vardır.
Soğuk su balıkları ve keten tohumu, zeytin ve fındık yağları gibi gıdalarda omega 3, omega 6 ve omega 9 YA şeklinde iyi yağlar bulunur. Balık yağı ve keten tohumu yağı gibi takviyeler de verebilirsiniz.
Bu YA'i alfa- linolenk asit (ALA) ile başlar. ALA esansiyel bir YA'idir. Yani vücut yapamaz. ALA beyindeki inflamatuar süreçlerin düzenlenmesinde rol oynayan eikosapentatoenoik aside (EPA) dnüştürülür. Dokosaheksaenoik asit (DHA) başka bir omega 3 YA'dir ve fetüs ve bebek gelişiminin ayrılmaz bir parçasıdır.
SİNDİRİM ENZİMLERİ
Nörogelişimsel geriliği olan çocuklar sindirim sisteminde az salgı üretir. Bu salgılar, gıdaların sindirilmesine ve parçalanmasına kimyasal olarak yardımcı olan HCI ve sindirim enzimlerini içerir.Böylece mide ve bağırsaklardaki sıkı bağlantıları geçebilir ve emilebilir. Sızıntılı bağırsakları olan çocuklar sinirim enzimlerinin takviyesinden yararlanabilir. Beyin bu salgıları daha iyi düzenlemeye başladığında artık onlara ihtiyaç duyulmaz. Sindirim enzimleri domuz, sığır veya mantardan üretilebilir. Mantardan üretilenler geniş bir aktivite spektrumuna sahiptir.
Ağız-Diş-Çene Kompleksi ve Beyin İlişkisi
Beyin doğumda, diğer canlılardan farklı olarak, insanda tam olgunlaşmamış haldedir. Aldığımız uyaranlarla beyin şekillenir ve gelişir.
Burada çok önemli olan fakat fazla bilinmeyen bir detay vardır. Ağız-diş-çene kompleksi ile hem yüz kemikleri hem de beyin fonksiyonel anlamda bağlantılıdır. Çocuk ağzına götürdüğü cisimler ile cismin sertliğini, kıvamını algılarken çene eklemi aracılığıyla beyne yoğun proprioseptif girdi sağlar. Yani çiğneme problemi olan çocuklar bu ‘girdiden’ yeteri kadar yararlanamazlar.
Ağız florası, hem ağız ve diş sağlığı için önemlidir hem de dolaylı olarak beyin sağlığı için çok önem arz eder. Dişler trigeminal sinir aracılığı ile beyinle bağlantı kurar. Ayrıca regülasyon tıbbı yaklaşımına göre dişlerin sık olarak bozucu alan olabilmesinin yanında segmental disfonksiyon yapması nedeniyle beyin üzerinde fonksiyonel bozukluk meydana getirebilir.
Mandibula bedenin her iki yarısını birleştiren tek parça olan tek kemiktir. Sağlıklı bir mandibulanın hareketi ile beyne stimulus sağlanır ve her iki beyin hemisferininsenkronizayonuna katkı sağlar.
Çene eklemi pozisyonuna göre omurga sağlığı da etkilenir. Nörogelişimsel geriliği olan birçok çocukta skolyoz, kifoz..gibi postür bozukluklarının sık görülme nedeni budur.
Oromandibüler yapının düzeltilmesi fonksiyonel sağlık için çok önemli olup fonksiyonelotodontikapereyler ve osteopatik uygulamalar ile bu yapı düzeltilebilir.
Ağız-diş-çene kompleksi, çocuklarda gelişen beyin için çok önemlidir.
Ağır Metal Birikimi Beyin İçin Büyük Sorundur Mutlaka Şelasyon Tedavisi Yapılmalıdır
Toksinlerin yetişkinler üzerindeki etkileri ciddi olmasına rağmen, halsizlik, depresyon, uyku bozuklukları, bilişsel kayıp ve demansa neden olur; çocuklarımıza kesilen fatura ise sarsıcıdır.
Genetik olarak, ağır metallerin etkilerine duyarlı çocuklarda, ağır metallerle aşırı yüklenme durumu dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB), öğrenme bozuklukları ve otizm nedenleri arasındadır.
Ağır metal yükü çok olan çocuklarda ağır otizm bulguları izlenebilir. Anneden civa dolu amalgamlar, timerosal gibi aşılara katılan maddeler (şu anda yasaklı), civa ve kurşun gibi ağır metallerin endüstriyel şehirlerin topraklarında birikmesi gibi durumlar çok önemlidir. Bu çocukların genleri onları duyarlı hale getirdikleri için ağır metalleri detoksifiye edemezler.
Ağır metallerin detoksifikasyonu inanılmaz bir fayda sağlar. Probleme neden olan metabolik ve biyokimyasal trafik sıkışıklığını gidermeye yarar. Daha sonra bağışıklık, bağırsak ve beyin fonksiyonları yeniden senkronize olup dengelenebilir.
Otistik çocukların vücutlarında ana detoksifikasyon bileşiği olan glutatyon düşük düzeyde bulunur, bu nedenle metalleri dışarı atamazlar. Saçlarında düşük derecede civa vardır çünkü civayı dışarı atamazlar. Bebek dişlerinde daha yüksek seviyelerde görülür.
Civa ve diğer ağır metaller, kanda oksijen taşıyan en önemli yapımız olan hemoglobin yapımıyla ilgili olanlar dahil olmak üzere birçok metabolik yolağı bloke ederler. Civa yüzünden bozulan biyokimyasal yolakta porfirin denilen bir madde işin içerisindedir. Bu çocukların idrarlarında anormal porfirin bulunur. Porfirin metabolizmasında ya da vücut tarafından işlenmesindeki genetik bozukluk, civa maruziyetinden kaynaklanan nörotoksik ve nöro-davranışsal etkilerin gelişmesiyle bağlantılı görünmektedir.
BDNF (Brain Derived Neurotrophic Factor), beynin onarımı ve iyileşmesine yardımcı olmak için çok önemlidir. Anormal veya polimorfik bir BNDF genine sahip olmak, çok düşük civa maruziyetinde bile duygu durumu, bilişsel ve motor problemlerin görülme riskini önemli ölçüde arttırır. Bu, neden bazı kimselerin ağır metal zehirlenmelerine diğerlerinden daha duyarlı olduğunu ve neden büyük popülasyonların çalışmalarının toksinlerin zararlı etkilerini göstermediğini açıklamaktadır. Yüz çocuktan 95’i metalleri detoksifiye edebiliyorsa ve onlardan etkilenmiyorsa, bu çocuklar iyi durumdadır. Ancak vücutları iyi detoksifiye edemeyen % 5’lik kısım için sorun oldukça büyüktür ve sonuçları ağırdır.
Ancak sebebin tek başına, porfirin geni, BDNF geni, GST geni, MTFRH geni veya problemli herhangi bir gen olmadığı unutulmamalıdır. Bu genlerinizin, içinde yaşadığınız toksik ortamla meydana getirdiği eşsiz kombinasyon çocukları hasta eder. Çevresel etkenler tetiği çeker ve hastalığa sebep olur.